Seviyordum onu herkese inat, neden ya da nasıl sevdiğimi bilmesem de hayata inat seviyordum onu. Taze bir yaprağın üzerindeki çiğ tanesinin ağır ağır süzülüşünü ve toprağa düşmesini izler gibi seviyordum. Öylesine delice ve kaybetmekten her saniye korkarcasına. Taze açmış bir gül goncasında, bir gelincik al'ında ya da yağmur sonrası toprak kokusunda, her ne olursa her nerde olursa seviyor seviyordum. Her anımda onu düşünürdüm onu yaşatırdım yumruk kadar yüreğimde. Yokluğunda geçen her saniyem her dakikam çürürdü hasretin demir kelepçesinde. Onun yokluğuyla sınanmış ve yoğrulmuştu benliğim ve onun varlığında kendini bulmuştu ruhum.
Şimdi ise içimde delicesine kopmuş bir fırtınanın soğuk ve bir o kadar yakıcı esintisinde kayboluyor, yitip gidiyorum.
Elveda ve de hoşça kal iki gözüm, atan yüreğim, tutan elim, ağrıyan dizim, derdime derman, gönlüme ferman, yüreğime gam yükü olanım, her şeyimde olan, hiçbir şeyim olup kaybolanım, elimden yitip giden, ömrümden öylece çekip gidenim ve gözümden de gönlümden de düşenim.
(yine ne zaman yazıldığı bulunamayan ama bugünkü eklemelerin orijinalinden fazla ve farklı olması sebebiyle bugünün tarihinin atılması daha münasip olacaktır diye düşünerekten iyi okumalar dilerim sevgili okuyucularım. 21 Nisan 2016)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder